Türkiye Futbol Federasyonu, 5
Ocak 2015’te Türk futbolu adına tarihi bir karar aldı. Belli mali ölçütlere
bağlı kalmak kaydıyla, kulüplerimiz kadrolarında 14 yabancı oyuncu
bulundurabilecekler. Kararın Türk Futbolu’na ne gibi etkileri olur? Öncelikle
20 yıl öncesine gidip bugünkü duruma nasıl gelindiğine kısaca değinelim.
Futbolda Bosman Kuralı
15 Aralık 1995’te Avrupa Adalet
Mahkemesi futbol dünyasında “Bosman Kuralı” olarak bilinen, dünya futbolunda
yarattığı derin etkiler nedeniyle ‘milat’ olarak değerlendirilebilecek kadar
önemli bir karar aldı. Jean-Marc Bosman, 1964 doğumlu Belçikalı bir
futbolcuydu. RFC Liege ile olan sözleşmesinin sona ermesi üzerine Dunkerque
takımına transfer olmak istedi; kulübünün talep ettiği bonservis bedeli
yüzünden transferinin gerçekleşmemesi üzerine Avrupa Adalet Mahkemesi’ne
başvurdu. Jean-Marc Bosman haklı bulundu ve davayı kazandı. Bir futbolcu adına
ufak çapta bir kazanç sağlayan bu dava, dünya futbol endüstrisinde köklü
değişimlere neden oldu. Mahkeme tarafından Avrupa Birliği vatandaşlığı
olan futbolcuların Avrupa Birliği sınırları içerisinde yabancı statüsünde
sayılmamasına ve sözleşme süreleri sona eren futbolcuların bonservis
ödenmeksizin başka bir takıma transfer olabilmesine karar verildi. Bu kararın
ardından UEFA, kulüpler arasında eşitliği sağlamak amacıyla kendi
şampiyonalarında yabancı sınırlamasını kaldırdı. Dünya futbolunda ezberler
bozuldu, yeni bir dönem başladı.
Bosman Kuralı’nın yürürlüğe
girmesinden önceki dönemde, kulüp futbolu başarısı ile ulusal futbol başarısı
birbiriyle bağlantılıydı. Kulüpler seviyesinde parlak takımlara sahip olan
ülkeler, ulusal takımlar seviyesinde de başarılı olurlardı. Ulusal futbolda
başarıya ulaşmak için kulüplerin altyapılarında yetiştirilen futbolcuları
kaynaştırmak yeterli olurken; kulüpler futbolunda iyi bir takım kurmak; sabır,
beceri ve ekonomik güç gerektiriyordu. Altyapı ve transfer yoluyla oluşturulan
iskelet, kontenjanın izin verdiği sayıda yabancı oyuncu ile desteklenirdi.
Avrupa ve Güney Amerika’nın büyük kulüpleri, ekonomik güçleri sayesinde yıldız
oyuncuları kadrolarına kattıkları için sürekli olarak büyük şampiyonaların
favorileri olurlar; küçük ve orta çaplı kulüpler ise başarılı transfer
politikaları, altyapı ve scouting sistemleri ile istisnai futbol adamlarının
becerilerini biraraya getirerek, sürpriz ve dönemsel başarılar kazanırlardı.
Dünya futbol endüstrisi,
küreselleşmenin etkisiyle 1990’ların başından itibaren ciddi derecede
büyümeye başlamıştı. Bosman Kuralı’nın yürürlüğe girmesinden sonra küresel
rüzgarı arkalarına alan Avrupa’nın büyük kulüpleri, dünyanın en iyi
futbolcularını biraraya getirerek “yıldızlar topluluğu” olarak nitelendirilen,
üst düzey kadrolar kurdular. Avrupa, kulüpler futbolunun tek merkezi konumuna geldi.
Büyük kulüplerin gelirleri çok yüksek tutarlara çıktı. Üstün kaliteli kadroları
sayesinde harika oyunlar sergileyerek, küçük takımları çok rahat yenebilme
olanağına sahip oldular. Şampiyonlar Ligi rekabeti, küçük takımların figüran
rolü oynadıkları, devler arasında geçen elit bir yapıya dönüştü. Kulüpler
futbolunda gerçekleşen evrim ulusal futboldaki dengeleri de etkiledi. Altyapı
yatırımını azaltan İngiltere, İtalya, Fransa gibi ülkelerin ulusal takımları
zayıflarken; altyapıya önem veren Hollanda, Arjantin, İspanya, Almanya gibi
ülkeler ulusal takımlar seviyesinde öne çıktılar.
Türk Futbolu ve Bosman Kuralı
Türk futboluna bakıldığında,
Bosman Kuralı’nın Türk futboluna ciddi bir darbe vurduğu görülüyor. 1990’lı
yılların başından itibaren altyapı, kurumsallaşma ve tesisleşme açısından
yapılan yatırımlar, sahalarımızda oynanan futbolu geliştirdiği gibi, ekonomik
açıdan kulüplerimizin önemli ölçülerde büyümesini de sağladı. Mali açıdan
kalkınmaya başlayan futbol kulüplerimiz, yabancı sahaların önde gelen
oyuncularını transfer etme olanağına kavuşmak üzereydi ki “Bosman Miladı” tüm
umutları yerle bir etti. Yabancı oyuncu sınırlamasına ilişkin düzenlemeler
sayesinde Avrupa liglerinde yer bulma hakkı elde eden yetenekli futbolcular,
Türk takımlarının önerdiği ücretleri Avrupa takımlarından da alabildikleri
için, Türkiye’yi tercih etmediler. Bugün, Süper Lig’in yabancı oyuncu kalitesi
Avrupa’nın üst sıralardaki liglerine göre düşük kalmakta; Türkiye’yi tercih
eden kaliteli oyuncular ise üst düzey liglerde aldıklarından çok daha yüksek
ücretler karşılığında ikna edilebilmektedir.
Kulüplerimiz, sınırlı sayıda
yabancı oyuncu oynatabildikleri için kadrolarını ağırlıklı olarak Türk
oyunculardan kurdular. Ne ilginçtir ki yıllardır Türk oyunculara mahkum kalan
kulüplerimiz altyapıya eğilmek yerine, daha maliyetli bir seçenek olan transfer
yoluyla kadro kurmaktalar. Bugün, ulusal takımımızı ve futbol kulüplerimizi
Avrupa’da yetişen “gurbetçi” oyuncular ayakta tutmaktadır. Gurbetçiler,
Türkiye’de uyum sorunu yaşamalarına rağmen Avrupa liglerine kıyasla daha yüksek
ücret aldıkları için Türkiye’de oynamayı tercih ediyorlar. Türkiye’de yetişen
yıldızlar, sayıları az olsa da özellikle büyük takımlara önemli derecede
güç katıyorlar ve Avrupa liglerindeki rekabetçi ortamın içine girmek yerine
daha yüksek ücret karşılığında Türkiye’yi seçiyorlar.
Görüldüğü gibi, Türkiye’nin
tercih edilme nedeni dolgun ücretlerdir. Aşırı fanatizm, ülke imajının
zayıflığı, kurumsal yetersizlikler ve çeşitli sosyal sorunlardan dolayı,
Türkiye profesyonel futbolcular için cazip bir ortam değil. Kamuoyundaki
genel görüş, yabancı kontenjanına ilişkin kararın yerli oyuncu ücretlerini
düşürerek kulüplerimizi rahatlatacağı şeklinde olsa da konuya ilişkin akla
gelen sorular kamuoyundaki genel kanının yanlış olabileceği düşüncesini de
doğuruyor.
Futbol kulüpler, yabancı futbolcu transferleri ve mali yük
Avrupa kupalarında başarı
hedefleyen büyük kulüplerimiz Ba, Schneider, Sow kalitesinde 14 tane yabancı
futbolcu transfer ederlerse, ortaya çıkan mali yükü taşıyabilecekler mi?
Kulüplerimiz yetenek seviyesinden taviz vermeden, maliyeti düşük yabancı
oyuncular bulabilecekler mi? Türk oyuncuların ücretleri düşürülürse, yerli
oyuncu kalitesi bugünkü seviyesinde kalır mı? Ücretleri düşen yetenekli Türk
oyuncular Avrupa liglerini tercih ederlerse, yerleri nasıl doldurulabilir?
Aklımıza birçok soru ve yanıt gelse de kararın Türk futbolunu nasıl
etkileyeceğini zaman gösterecek.
Dünya futbolundan başarılı örnek kulüpler
Dünya futbolundaki başarılı
örnekleri incelemenin Türk Futbolu için çok sayıda çözüm seçenekleri
sağlayacağına inanıyorum. Yurtdışındaki başarılı örnekleri incelerken
Türkiye’deki uygulanabilirliğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Real
Madrid, Manchester City, Chelsea gibi kulüplerin sistemlerinin temelinde dev
bütçeler olduğu için, kulüplerimize doğru örnek oluşturmuyorlar. Parmak ısırtan
altyapı sistemiyle Barcelona, mucizevi scouting sistemiyle Porto, göz
kamaştıran kalkınma stratejisiyle Atletico Madrid, kulüplerimiz için örnek
alınması gereken başarı öyküleridir. Ulusal futbolu parlak olan ülkelere
baktığımızda futbolcu yetiştirme konusuna ciddi yatırımlar yaptıklarını
görüyoruz.
Türkiye Futbol Federasyonu
altyapı konusunda kulüplerimiz ile koordinasyon halinde çalışmalı, mali açıdan
kulüplerimizi sıkmaya devam etmelidir. Futbol kulüplerimiz, 20 yıl öncesine
kıyasla ekonomik açıdan çok daha güçlü olsalar da yüksek ücretler ve başarısız
mali yönetimler sonucunda ‘batış’ noktasına yaklaşmış durumdalar. Doğru adımlar
atıldığı takdirde, Türk Futbolu’nun kulüpler ve ulusal takımlar seviyelerinde
hak ettiği noktalara ulaşacağını düşünüyorum.
Yayın Tarihi: 1 Şubat 2015
Yayın Ortamı: İndigo Dergisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder