Kazanmak için herşeyi yapmak, kazanmak, kazandığını sanmak… Erdemli
olmak mı, zengin olmak mı? Hak etmeden kazanmak, zafer sayılabilir mi? Doping
haberleri spor gündemini sarstı… Spor kamuoyu büyük bir hayal kırıklığı
yaşıyor.
Türk sporu, altyapı yatırımları
ve devşirme sistemiyle yeni bir kalkınma dönemine girmişti ki, Aslı Çakır
Alptekin’e verilen sekiz yıl men cezası ve Elvan Abeylegesse’ye ilişkin
araştırmalar tüm keyifleri kaçırdı. Sporcularımız doping yapmadıklarını iddia
etseler de, uluslararası otoriteler tarafından alınan kararlar geçerli olduğu
için ciddi bir endişe yaşanıyor. Doping nedir, neden yapılır, nasıl
engellenebilir? Beraberce inceleyelim.
Doping, sporcu tarafından
zihinsel ve fiziksel kapasitesini arttırmak amacıyla yasaklı madde ve
yöntemlerin kullanımı anlamına gelmektedir. Sporcu, kullandığı maddenin
sağladığı aşırı güç sayesinde olağan kapasitesinin çok daha üstüne çıkmayı
başararak, madde kullanmayanlara kıyasla üstün dereceler elde eder. Bir
sporcunun rakiplerine karşı haksız rekabet sağlayan yöntemlerle üstünlük
sağlaması spor ahlakına aykırı olduğu gibi, olimpik ruha da ihanettir.
Doping, sporcuların sağlığına ciddi zararlar verebilir.
Doping, ahlaki açıdan yarattığı
sakıncaların yanında sporcuların sağlığına son derece ciddi zararlar verir.
Kalp krizi, iyi ve kötü huylu tümör oluşumu, karaciğer fonksiyon bozukluğu,
kısırlık gibi rahatsızlıklar sıkça görülür. Bu maddeleri kullanan çok sayıda
sporcu aktif spor yaşamı sırasında veya aktif spor yaşamına son verdikten sonra
ciddi hastalıklarla boğuşmuş, bazıları hayatlarını kaybetmişlerdir. 1980’li
yıllarda inanılmaz performanslarıyla rekorlar kırıp şampiyonluklar kazanan Doğu
Alman sporcuların, 2005 yılında Alman ilaç firmasına karşı açtığı dava tüyler
ürpertici bir örnektir. Doğu Alman gizli servisi Stasi’nin gözetiminde,
‘Kapatalistlere karşı savaşmak’ adına ilaç ve erkeklik hormonu verilerek
güçlendirilen bayan atletler çok ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya
kaldıklarını iddia ettiler. Heidi Krieger’in cinsiyet değiştirip erkek olmak
zorunda kalması, Renate Neufeld’in aktif sporculuğu sırasında konuşma zorluğu
yaşaması ve bıyıklarının çıkması davanın göz yaşartan noktaları arasındaydı.
Sporcular neden doping yaparlar?
Kanadalı koşucu
Tony Sharpe, sporcuların doping yapma nedenini ‘zafer çok tatlı, para çok bol’
demeciyle ifade etmiştir. Şampiyonluk ve madalyaların sağladığı sosyal ve mali
kazanımlara ulaşmayı arzu eden gencecik, pırıl pırıl yetenekler bazen kendi
kararlarıyla şeytana uymayı seçerler, bazen antrenör veya doktorlar tarafından
kandırılırlar. Doping sayesinde kazandıkları başarılar ile belli bir süre
bulutlar üzerinde yaşasalar da, doping testleri pozitif çıktığında pembe
dünyaları sona erer, kazandıkları şampiyonlukları ve paraları kaybederler.
Şöhret ve para kazanmak isteyen üstün yetenekli sporcular, sporun özünde
varolan ahlaki değerleri kalplerinde yaşatmayı sürdürmelidir. Zira, sporda
kazanmak erdemli davranıldığı takdirde anlam ifade eder. Aksi takdirde, sporcu
hüsran dolu bir girdabın içinde boğulmaya mahkumdur.
Spor tarihinin en acı doping skandallarından birinin kahramanı olan Kanadalı
Ben Johnson’ın son derece hazin bir öyküsü vardır. 1988 Seul Olimpiyatları’nda
100 metre dünya rekoru kırarak altın madalya kazanan ünlü atlet, doping
testinin pozitif çıkmasından bir saniye önce dünyanın en büyük sporcusuyken,
bir saniye sonra dünyanın en büyük yalancısı oldu. Kanadalı genç atlet
madalyalarını geri verdiği gibi, spor dünyasındaki saygınlığını da bir daha
geri alamamak üzere kaybetti. Johnson, yasak madde kullanmadığı takdirde dünya
çapında başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı konusunda antrenörü Charlie
Francis tarafından ikna edilmişti. Yasak madde, takım doktoru Jamie Astaphan’ın
gözetiminde uygulanmıştı. Öykünün en acı noktalarından bir tanesi de,
Johnson’ın başarılar kazandığını gören takım doktorunun sessiz kalma
karşılığında bir milyar dolar talep etmiş olmasıdır.
Sporcularımızın doping yapması
nasıl engellenebilir?
Herhangi
bir spor dalında profesyonel olmayı seçen bir gencimizin gelecek kaygısına
kapılması son derece doğaldır. Spor, kazançlı olmadığı takdirde ise hiçbir
gencimiz profesyonel sporcu olmayı tercih etmez. Dopingi engellemek için akla
gelen ilk yol ceza vermek olsa da, yeterli olmayacağı son derece açıktır. Zira,
doping testleri yasak madde kullanımının tespiti açısından bazen yetersiz
kalabiliyor. Doping kullanımının önüne geçebilmek için ödül yönetmeliğinin
madalya ve şampiyonluk odaklı olmayacak şekilde yeniden düzenlenmesi
gerekmektedir. Büyük organizasyonlara katılım ve finale kalma gibi başarılara
da tatmin edici düzeyde ödüller verildiği takdirde, sporcularımız şampiyonluk
ve madalya saplantısıyla çalışmayacaklardır. Buna ek olarak, sporcular
üzerindeki doping kontrollerini sıklaştırmak ve plansız kontrollerin sayısını
arttırmak da fark yaratacak yöntemler arasındadır.
Dopingi
engellemenin yollarından birisi de, olimpik ruhun yüceltilmesidir.
Sporcularımızı erdemli olmaya yöneltmeliyiz. Eski Yunan’da, kent
devletleri sporcularını birçok elemelerden geçirir, parlak beceri gösterenleri
seçerlerdi. Olimpiyat Oyunlarının başlamasına otuz gün kala Elis’te kampa
alınan sporcular sportif güç ve sportmenlik açısından ciddi sınavlardan
geçtikten sonra, yarışmalar boyunca tüm kurallara uyacaklarına dair yemin
ederlerdi. Eski Yunan’ın mirasını sahiplenen modern olimpiyatların kurucusu
Pierre de Coubertin spor kavramını ‘isteyerek, arzu ederek, kurallara uyarak,
riskleri göze alarak, daima daha ileri gitmek üzere yapılan adaleli çalışmalar’
olarak tanımlamaktadır. Spor, güzellik yaratır. Spor; cesareti, iradeyi,
sebatı, soğukkanlılığı, dayanıklılığı, ahlakı geliştirir. Coubertin’e göre
önemli olan ahlaki güzelliği ve sportif estetiği yaratan sporcu ruhunun
özümsenmesidir. Olimpiyatların temelini oluşturan ‘daha hızlı, daha yükseğe,
daha güçlü’ ilkesine bu şekilde ulaşılabilir.
Kaynaklar:
· Sporda Ahlaki Bir Sorun Olarak Doping, 2007, Oğuzhan Yoncalık-Cemal Gündoğdu
· Judo Federasyonu, Dopingle Mücadele
Yayın Tarihi: 22.08.2015
Yayın Ortamı: İndigo Dergisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder